Bir Kar Tanesi &  Bir Bahar Dalı

Part – 1

Astrea’dan: Aslında tek bölüm halinde yayınlayacaktım ama kendimi yazmaya kaptırınca çok uzun oldu. Üstelik henüz yazamadığım ve aklımda kalan çok sahne vardı. Ya finali kısaltacaktım ya da ikiye bölecektim. Ben de ikiye bölmeyi seçtim. Hem okurken sıkılmayacağınzı uzunlukta hem de daha çok ayrıntı içeren bir final oldu^^

Tae Yang kapıdan çekilerek Kim Sun’a içeri girmesini işaret eder. Kim Sun odaya adımını atıp Song-i’yi görür görmez gözleri dolar. Hastaneye girdiği andan beri tuttuğu göz yaşlarını daha fazla tutamaz. Tae Yang, Jang’a dışarı gelmesini işaret edip “Biz sizi biraz yalnız bırakalım.” diyip dışarı çıkar.

Song-i dönüp Kim Sun’a bakınca ağladığını görür. “İyi misin?” diye sorar. Kim Sun yatağa biraz daha yaklaşarak “Neden Song-i neden?” diye sorar. Kız, onun  neden bahsettiğini anlamaya çalışır ama tek gördüğü şey Kim Sun hayal kırıklığına uğramış yüz ifadesidir. Song-i bir şey söylemeden ona bakınca Kim Sun devam eder “Neden bana söylemedin, neden onca ayı ayrı geçirdik, neden bilmeme izin vermedin, neden böyle aptalca bir sebepten ayrıldık?” der ama son cümleyi bağırark söylediği için Song-i şaşırmıştır. Ne diyeceğini bilemez. Bu sırada Kim Sun oturarak başını ellerinin arasına alır ve “Anlamıyorum. duyduğum andan beri düşünüyorum ama neden bunları yaptığını anlayamıyorum.” diye yavaş ve sessiz biçimde konuşmaya devam eder. Song-i onun tek kişilik konuşmasının arasına girerek “Bunları Song-i’ye sormalısın.” der. Kim Sun başını kaldırıp kıza anlamaz gözlerle bakınca Song-i “Şuan bahsettiğin şeyler hakkında hiç bir şey hatırlamıyorum. Üzgünüm. Hafızam geri geldiğinde tabi eğer gelirse bunları tekrar sormalısın.” diye açıklar. Kim Sun kıza şaşkınlıkla baktıktan sonra acı acı gülerek “Bunu Song-i’ye sormalıyım öyle mi?” der ve ayağa kalkıp kapıya yönelir. Arkasına bakmadan hızla odadan çıkar ve aynı hızla koridorda ilerler. Kimsenin olmadığı bir köşe görünce durup yere çökerek baştan beri içinde tuttuğu öfkeyle karışan üzüntüsünü daha fazla tutamaz ve ağlamaya başlar. Song-i odada tek başına biraz önce olanları düşünür. Kim Sun’u yüzü aklından çıkmıyordur. “Acaba kimdi? Ayrılmak dediğine göre eski sevgilim miydi? Belki de eski eşimdi. Bana kızdığı kesin. Neler yaptım acaba?” diye bir sürü soruyla boğuşurken Tae Yang’ın biran önce gelmesini diler.

 

Tae Yang kapıyı çalıp içeri girince odada sadece Song-i olduğunu görür ve şaşırarak sorar “Kim Sun nerede?” Song-i dudaklarını bükerek “Çoktan gitti. Peki o kimdi?” diye sorar. Tae Yang “Nasıl yani söylemedi mi?” diye şaşkınlığına bir yenisini ekler. Song-i Kim Sun’la konuştuklarını ona anlatınca “Hımm demek ki tahmin ettiğimden daha çok kızmış.” der. Song-i “Neye kızmış bana da söyliyecek misin? Yoksa benimle ilgili olan bir şeyi bilmeyen tek insan olarak kalayım mı?” diyince Tae Yang “Her şeyi unutmuşsun ama şu garip iğneleme yeteneğin hala yerinde.” der. Song-i “Hıım sanırım kişilikle ilgili bir şey, malüm çoğu doğuştan gelen özellikler.” diye açıklama yaparken Tae Yang “Tamam tamam bu kadar bilgi yeter. Tam emin değilim ama sen bu tümör işini duyunca Kim Sun’u terk etmiş olabilirsin. Hani şu benim için üzülmesin saçmalıkları ki ben de onun yerinde olsaydım sana kızardım.” Song-i biraz düşündükten sonra “Ben de Song-i ile aynı şeyi yapardım.” der. Tae Yang “Sanki başka biriymişsin  gibi konuşmasana garip oluyor.” Song-i “Öyle hissediyorum. elimde değil. Song-i’den bahsederken sanki başka birinin hikayesini dinliyorum gibi oluyor.” diyip surat asar. Tae Yang ” Tamam asma hemen suratını şimdi ne yapacağız onu bulmalıyız.”  Song-i “Yapacak bir şey yok. Kim Sun…” diyip donup kalır. Tae Yang “Ne oldu?” diye telaşla sorar. Song-i aklındaki düşünceleri dağıtmak istercesine kafasını sallayıp “Hiç, hiç bir şey. Sadece ismini sesli söylemek garip hissetirdi.” Tae Yang olayın üstüne giderek “Nasıl yani garip? Ne hissetirdi mesela?”  Song-i hiisettiği şeyi bulmaya çalışarak “Bilmiyorum işte garip, çok tanıdık gelen ama bilmediğim bir şeyler.” deyince Tae Yang sevinerek “İşte bu, böyle devam hatırlama belirtileri bunlar.” Song-i “Uydurma hemen garip bir his dedim sadece. Her neyse diyecektim ki yapabileceğimiz bir şey yok. Siniri elbet zamanla geçecektir.” diyip yorganın içine gömülür. Tae Yang kızın yatağından kalkıp “Uykun mu geldi?” diye sorunca Song-i sadece başına sallar.  “Tamam o zaman ben şirkete gidiyorum birazdan annenler gelir zaten, bu akşam onlar kalıcak. Yarın görüşürüz.” diyerek odadan çıkar. Song-i  yatağa iyice gömülür. Aslında uykusu yoktur ama akına sürekli Kim Sun’un üzgün yüzü gelir ve bunu engellemek için kendini uyumaya zorlar.

Birkaç gün sonra Tae Yang, Song-i’nin odasına girdiğinde doktorun Song-‘nin başında bulunan bandajları açtığını  görür. Doktor, Tae Yang’a dönerek “Ben de tam Song-i’nin istediği zaman taburcu olabileceğini söylüyordum. Bundan sonra düzenli olarak kontrole gelecek ve en önemlisi hafıza kaybı için bir psikologla tedavisi devam edecek.” der. Tae Yang başını sallayarak “Önerebileceğiniz bir isim var mı?” diye sorar. Doktor “Evet, fizyolojik kökenli olmayan hafıza kayıtlarıyla ilgilenen bir psikolog var. Sizi ona yönlendireceğim merak etmeyin. O halde istediğiniz zaman çıkış işlemlerine başlayabilirsiniz.” diyip odadan çıkar. Tae Yang kıza dönüp “Evet çıkmaya hazır mısın bakalım?” diye sorar. Song-i “Sanırım.” diyip annesine bakar. Kadın kızına çok üzülse de ona belli etmemek için elinden geleni yapmaktadır. “Ben biraz hava alayım.” diyerek odadan çıkar. Song-i, Tae Yang’a dönüp “Peki ben çıkınca nerede kalacağım.” diye sorar. Tae Yang “Hıım bunu hiç düşünmedim ama annen bizim durumumuzu bilmediği için en mantıklısı kocanın yani benim yanımda kalacaksın.” deyip gülerek  tek parmağını havaya kaldırıp onu uyarırmış gibi yapar. “O zaman ben gidip şu çıkış işlemlerini hallediyorum. Akşam şirket dönüşü seni alırım.” diye kapıya yönelirken Song-i “Tae Yang, hafızamı kaybetmiş olabilirim ama bu ameliyatların ne kadar pahalı olduğunu biliyorum. Eğer her şeyi hatırladığımda bunu unutursam bana hatırlat sana borcumu mutlaka ödeyeceğim.”  diyerek gülümser. Tae Yang’da gülerek “Bence sen herşeyi hatırladığında bunları unut.” diyip göz kırpar ve odadan çıkar.

Tae Yang şirkette Kim Sun ile karşılaşır, bu durumda ne diyeceğini bilemediğinden sadece selam vermekle yetinir. Kim Sun bu soruyu sormak için milyon kere düşündüğü yetmiyormuş gibi yine düşünerek en sonunda “Song-i nasıl oldu?” diye sorar. Tae Yang ilk hamlenin ondan geldiğine şükrederek “Gayet iyi, bugün taburcu oluyor.” diyip aklındakileri söyler  “Geçen gün geldiğinde seni hatırlamadığı için şaşırmış olabilirsin. Yani ilk başta bize de çok garip geldi ama zamanla alıştık ve ona nasıl yardım ederiz diye düşünmeye başladık.” diye Kim Sun’u yüreklendirmeye çalışır. Kim Sun kararlı ifadesinden bir milim bile oynamadan “Umarım en kısa sürede hatırlar.” diyerek oradan ayrılmak için bir adım atar. Tae Yang onu yakalamışken kaçırmak istemez “Yani hatırlayacak elbette ama biz de yardımcı olmalıyız. Eski anılarını canlandırmalıyız. Mesela sizin- ” diye cümlesine devam edemeden Kim Sun “Bizim pek anımız yok.” diyip yoluna devam eder. Tae Yang genç adamın arkasından bakıp “Off ne inatcısın illa her şeyi tek tek anlatmam mı gerekiyor?” diye söylenir. Akşam Leun’u alıp hastaneye geçer oraya geldiğinde Jang’ın çoktan odada olduğunu görür. Ona ters bir bakış attıktan sonra tüm eşyalarını toplamış ve yatakta hazır bir şekilde oturan Song-i’ye ve annesine selam verirler. “Hazırsanız hemen çıkalım.” der. Song-i “Hazırım. Haydi gidelim artık çok sıkıldım buradan.” diyip kalkar. Tae Yang, kızın annesine dönerek “Önce sizi bırakalım. ” diyince kadın endişeli gözlerle Song-i’ye dönüp “Kendi başına idare edebileceğinden emin misin? Tae Yang işte olduğunda ne yapacaksın?” diye sorar. Song-i “Gayet iyiyim, hem sen sık sık gelirsin.” diye kadına güven vermeye çalışır.

Annesini bırakıp eve gelene kadar Jang’da onları takip etmiştir.  Evin önüne gelip arabadan indiklerinde Tae Yang, Jang’a “Sapık gibi her dakika bizi takip etmeyi ne zaman bırakacaksın?” diye sorar. Jang kahkaha atarak “Merak etme sapıklık yapacağım en son insan sensin. Sadece eve geldiğinde Song-i’nin yanında olmak istedim. Fazla kalmam merak etme.” der. Leun Song-i’nin arabadan inmesine yardım eder ve koluna girerek “Sensiz bu ev çok renksizleşti Noona. İyiki geldin.” diyince Tae Yang’ın öldürücü bakışlarının kurbanı olur. Tae Yang elinde ki bavulu Leun’a vererek “Renksiz öyle mi? Bunun hesabını daha sonra soracağım.” der. Kapıyı açıp içeri girdiklerinde Leo birden yanlarına gelip havlayınca Song-i olduğu yerde sıçrar. Köpeğe bakarak “Köpeğiniz mi var?” diye sorunca üç adam birbirlerine yine hüzünlü bakışlar atarlar. Song-i uzun zamandır hatırlamadığına dair böyle tepkiler vermediği için bir anlığına da olsa onun hafızasını kaybettiği gerçeğini unutmuşlardır ve bu tepkisi tekrar hatırlamalarını sağlamıştır. Leo  her zamn yaptığı gibi arka ayaklarının üzerinde doğrularak kızı yalamaya çalışırız. Tae Yang, Leo’yu uzaklaştırıp “Tamam yeter bu kadar.” der. Hep birlikte salona geçerler. Leun “Song-i bu ev hiç tanıdık gelmedi mi?” diye sorunca kız etrafa iyice göz gezdirdikten sonra. Hımm nasıl anlatsam, burayı hatırlamıyorum ama bilmediğim yerlerde yaşadığım o gerginliğide yaşamıyorum. Yani sanki bildiğim bir yermiş gibi huzurlu hissettiriyor.” diyince hepsinin yüzü güler. Leun “Bu da iyi bir başlangıç değil mi?” diyerek kocaman gülümser. Song-i bu genç adamın sıcacık gülümsemesinin onu mutlu ettiğini farkeder. Etrafında olan herkes onun hatırlaması için elinden geleni yapmaktadır. Bir an aklıan Kim Sun gelir ve içini yine o garip hüzün kaplar. Sonra düşüncelerinden sıyrılıp bu üç adamı incelemeye başlar. Yine Tae Yang ve Jang o klasik atışmalarından birini yapıyorlardır. Song-i gülümseyerek birdek “Song-i çok şanslı biri.” der. Hepsi ona döner. Bir sessizliğin ardından Tae Yang sessizliği bozarak “Kendinden başkası gibi bahsetme demedim mi? Çok garip oluyor.” Song-i “Pekala, etrafımda bu kadar kişi bana yardım etmeye çalıyor. Birden kendimi çok şanslı hisettim. Hatırlatın hafızam geri geldiğinde size çok iyi davranacağım.” diyince ortamın elektiriği bir an dağılır ve hepsi isteklerini sıralamaya başlar Leun “Hafızan geri geldiğinde bize yardımlarımı geri ödemek için her gün bize yemek yapmalısın.” Tae Yang çocuğu dürterek “Yemekten başka bir şey isteseydin şaşırırdım.” der. Song-i gülerek “Sen ne istiyorsun?”  Tae Yang biraz düşündükten sonra “Tek istediğim babamla arkamdan gizli anlaşmalar yapmaman. bbaşka bir şey istemiyorum.” diye ortamın neşesini kaçırınca Leun’undan karnına bir darbe alır. Song-i o olayı anlattıklarını hatırlayarak “Çok özür dilerim. Bir daha olmayacak. Yani her şeyi hatırladığımda her halde dersimi çok iyi almış olarak bir daha yapmam. Ne dersiniz?” diye gülerek sorunca gergin ortam tekrar dağılır. Leun “Eğer söz konusu Song-i ise aynı hatayı yapma olasılığı yüksek. Ama benim Tae Yang’ım artık bu kadar çok tepki vermemesi gerektiğini anlamış olmalı değil mi?” diye ağzından zorla evet almak istermiş gibi sorar. Tae Yang pes ederek “Tamam anladım, ben de hatalıydım. Bu konuyu kapatabilir miyiz?” deyip kalkar ve mutfağa doğru giderek “Bir şey içmek isteyen varsa gelsin kendi yapsın.” der ve odadakileri güldürerek mutfağa gider. 

Jang gittikten sonra Song-i’ye odasına çıkarırlar ve iki adamda pür dikkat kızın yüzünde hatırladığına dair  belirti ararlar. Leun dayanamayıp “Eee?” diyince Song-i anlamaz gözlerle bakıp “Ne ee si?” Leun “Bir şey hatırlatmadı mı bu oda sana?” Song-i bu sorudan bıkmış bir şekilde “Bir şey hatırlayınca söz hemen söyleyeceğim  tamam mı?” Tae Yang “Zaten burayı hatırlamanı beklemiyordum. Asıl kendi evini görmelisin. Bir kaç gün sonra size gideriz hem annen de seni görmüş olur. Neyse hadi sen dinlen, biz de çıkalım.” diyip Leun’un kolundan tutup dışarı çeker. Kapıyı kapattıktan sonra Leun’a “Hatırladın mı diye sıkıştırıp durmasana, annesini hatırlamadı odasını mı hatırlayacak?” Leun “Mekanların anlamı büyük derler.” diye bilge bilge konuşunca Tae Yang kolunu omzunu atarak “Bak sen nelerde bilirmiş. Bu konunun devamını bana odamda anlatsana.” diyip yürür. Sabah şirkete gitmeden önce Tae Yang Song-i’ye yapması gerekenleri söylüyordur “Bir şey olursa acilen beni veya Leun’u arıyorsun. Telefonunda numaralarımız var.  Eğer canın çok sıkılırsa dışarı çıkmak istersen taksi çağır, evin adresini buraya yazdım. Ya da en iyisi taksi çağırma beni ara ben şöförü gönderirim. Ya da en iyisi sen hiç dışarı çıkma evde Leo ile oyalan, yemek yap, film izle..” diye sabah konferansını sürdürüyordur ki Leun sıkılıp “Biraz daah konuşursan kızın hiç bir şey yapmaya hali kalmayacak zaten. Hadi çıkalım işe geç kalıyorum.” diye kapıdan seslenir. Song-i “Merak etme başımın çaresine bakarım. Hem küçücük hastane odasından sonra burada sıkılacağımı sanmıyorum.” Tae Yang “Tamam öyleyse akşama görüşürüz.” diyip evden çıkar. 

Song-i tekrar odasına çıkıp yatağını düzeltmeye başlar. Yastığını kaldırınca altında ki mektupları görür. Bir şaşkınlıktanm sonra mektupları eline aldığında üzerinde isimler yazdığını görür. “Veda mektubu gibi bir şey mi?” diye sesli düşünür mektupları elinde çevirirken üzerinde Kim Sun yazana geldiğinde duraklar. Aklında açma düşüncesi geçer ama aynı zamanda buna hakkı yokmuş gibi hisseder. Song-i’nin hayatını sanki uzaktan izleyen biriymiş gibi hissediyordur ve şimdi onun mektuplarını okumanın saygısızlık olacağını düşünür. “Acaba sahiplerine mi versem?” diye düşünür. Sonra akşam gelince diğerlerine danışmak için mektupları masanın üzerine koyar ve aklındaki düşüncelerle yatağını düzeltmeye devam eder.  Akşam ilk gelen her zaman ki gibi Leun’dur. İçeri girdiğinde evden yine miss kokular geldiğini duyar hemen mutfağa koşar. “Ah bu kokuyu çok özlemişim diye ocağı karıştırmaya başlar.” Song-i “Sana da merhaba.” diye laf vurunca ağzına tıkıştırma işini bırakıp gidip kızı yanağından öperek “Bu evde olmanı çok özledim Noona.” der. Song-i elindeki deftere bakıp “Bir malzemeyi unutmuşum bakalım nasıl olacak.” der. Leun yine atıştırma işine dönmüş “Ne defteri o?” diye sorar Song-i “Yemek tariflerinin olduğu bir defter odamda buldum.” Leun “Vay demek Song-i’nin sırrı buymuş, tarifleri bakarak yapıyormuş.” diye sinsi sinsi güler. Song-i dönüp ona baktığında tencereye yumulduğu görür “Sen atıştırmayı bırakıp gidip ellerini yıkasana.” diyince Leun şaşkın gözlerle bakıp “Eskiden de hep böyle derdim ama ilk dakika da bu sefer biraz geç kaldın.” diyip tencereyi kapatır. Song-i “Bunu bütün kadınlar der. Bize özel bir şey sanırım.” diyip omuz silker. Tae Yang’da gelince yemeklerini yerler. Hepsi salona geçince Song-i yukarıdan mektupları getirip sehpanın üzerine koyar. Tae Yang “Bunlar ne?” Song-i “Bende size soracaktım. Yastığın altında buldum.” der. Leun mektuplara dikkatlice bakarak  birden “Hatırladım!” diye bağırır. İkisi birden sıçrayarak ona döner. Tae Yang “Adam gibi hatırlasa, ödümü patlattın.” diye azarladıktan sonra “Neyi hatırladın?” diye sorar. Leun “Song-i bayılmadan önce odasına girdiğimde mektupları saklamaya çalıştığını gördüm. O sırada ciddiye almadım tabiki böyle bir durum olduğunu bilmiyordum. Sonra da ameliyat, hafıza kaybı derken unutmuşum.”  Tae Yang masada ki mektuplardan birine uzanarak “Bunda bizim adımız yazıyor.” diyip Leun’a bakar. Leun “Muhtemelen veda mektubu gibi bir şeydi.” Song-i “Açıcak mısınız?” diye sorunca iki adam birbirlerine bakarlar. Tae Yang mektubu tekrar yerine koyup “Açmayacağız. Sen burda yanımızda olduğuna göre artık bu mektupların bir önemi yok. At gitsin.” der. Leun şaşırarak ona bakar “Emin misin? Ben ne yazdığını merak ediyorum.” diyip masaya uzanınca Tae Yang eline vurarak “Çok merak ediyorsan Song-i hatırlayınca kendisine sorarsın.”  der. Song-i “Bence de en iyisi açmamak.” diyip mektupları alır. Leun “Nereye götürüyorsun, atmaya mı?” Song-i başını hayır anlamında sallayarak “Tekrar odaya götürüyorum. Hafızam tekrar gelince ne yapacağımı bulurum umarım.” diyip yukarı çıkar. Tae Yang koltuğa yaslanmış derin derin düşüncelere dalmışken Leun éNe düşünüyorsun?” Tae Yang “Mektupları görünce aklıma bir fikir geldi. Eğer çok mecbur kalırsam onu yapacağım.” diyip sinsi sinsi gülünce Leun “Bana anlatmıyacak mısın?” diye dudaklarını büküp sorar. Tae Yang merdivenleri göstererek ” Şimdi Song-i gelir, sonra anlatırım.” der. Song-i gelince yarın ki psikolog randevusunu ve nasıl gideceklerini  konuşurlar.  Tae Yang “Doktor randevun 10.00’daymış,  ben zaten 9.00 da  çıkıyorum. Tekrar dönüp seni almam saçma olur. O yüzden en iyisi sabah beraber çıkmamız.” diye son noktayı koyar. Sabah önce birlikte şirkete giderler ve çalışanların gözü üzerlerinde direk Tae Yang’ın odasına geçerler. Tae Yang “Sen otur rahatına bak, benim halletmem gereken bir kaç iş var.” diyip odadan çıkar. Yarım saat sonra tekrar gelip “Tamam şimdi çıkabiliriz.” dediği anda babası içeri girer “Neredesin sen, hemen çıkmamız lazım. Çin’den birlikte proje yürüttüğümüz ortaklar geliyor. Onlarla tanışman lazım.” diye cümlesini bitirdiği anda gözü Song-i’ye takılır. “Sen ne arıyorsun burada?” diye sertçe sorar. Song-i ne diyeceğini bilmeden kalınca Tae Yang hemen söze girer “Bunu seninle konuşmuştuk değil mi? Song-i iyileşene kadar bizimle kalıcak. Bugün de doktora gitmemiz gerekiyor.” der ve masadaki eşyalarını toplamaya başlar. Babası “Sana burada işten bahsediyorum, sen haal doktor diyorsun. Saçmalamayı kes ve benimle gel.” Tae Yang tam ağazını açacakken babası “Şimdi gelmezsen bu saçma oyununuzu annene açıklarım ve her şey biter. Aşağıda bekliyorum.” diyerek çıkar. Song-i şaşkın gözlerle Tae Yang’a bakar. Tae Yang elindeki kağıtları masaya fırlatıp koltuğa oturur. Bir süre düşündükten sonra telefonundan bir arama yapar “Neredesin? – Tamam öyleyse odama gel hemen. – Song-i’yi doktora götüreceksin.” diyip kapatır. Tae Yang’ın gözleri kızın meraklı gözleri ile karşılaşınca “Biraz önceki babamdı. Sana son olayları anlatmıştım. O yüzden şimdilik suyuna gitsem iyi olacak.” dediği anda içeriye Jang girer. Tae Yang onu göstererek devam eder “Seni bu seferlik Jang götürecek. Akşama görüşürüz.” der ve Jang’a bakıp ekler “Dikkatli olun ve işiniz bitince hemen eve dönün.” Jang “Peki anne.” der ama Tae Yang bu lafla uğraşamayacak kadar meşgul olduğu için hemen çıkar. Jang ve Song-i odadan çıkıp asansöre geldiklerin de Kim Sun ve Ba Lam’ın da beklediğini görürler. Kim Sun, Song-i ile karşılaşınca küçük bir şaşkınlığın ardından onu görmemiş gibi davranmaya karar verir. Ba Lam kızı görür görmez her zaman ki üslubuyla “Geçmiş olsun. Başına gelenleri duydum. Şimdi hiç bir şey hatırlamıyor musunu?” diye inanamamış gibi sorar. Song-i “Teşekkürler, evet mesela senin kim olduğunu hatırlayamamam gibi.” der. Ba Lam bunu soru gibi algılayarak “Ah ben mi? Tae Yang ve Kim Sun’un yakın bir arkadaşı diyelim.” diye sinsice gülümser. Song-i sadece kafa salamakla yetinir. Bu arada asansör gelmiş ve bu gergin havayı dağıtmıştır. Hep birlikte asansöre binerler. Song-i yine o garip duyguyu hissetmiştir. Asansörde boğulacak gibi oluyordur. Elini boğazına götürerek başını öne eğer. Bunu gören Kim Sun ve Jang aynı anda “İyi misin?” diye sorarlar ve şaşkınlıkla birbirlerine bakarlar.  Song-i başını kaldırıp Jang’a bakarak “Asansör fobim var mıydı?” diye sorar. Jang biraz düşündükten sonra başını sallayarak “Hayır daha önce böyle bir şey dediğini hiç hatırlamıyorum.” der. Song-i umtusuzca başını arkasına yaslar ve biran önce inmek ister. Kim Sun’un aklından o sırada bir sürü düşünce geçiyordur. “Song-i’nin asansörde huzursuz hissetmesinin nedeni ameliyattan önceki son konuşmaları mıdır? Eğer öyleyse hatırlamaya başlıyor mudur? Bu adamla nereye gidiyordur? Ve kendisi neden böyle aptalca davranışlarına engel olamıyordur?” bu sorular aklını kurcalarken asansör çoktan en alt kata ulaşmıştır. Song-i ve Jang önden inerler. Jang Song-i’ye asansörde hissettiklerini doktora anlatmasını söylerken arkalarında Kim Sun elinde olmadan kıza bakmaya devam ediyordur. Yanında konuşan Ba Lam’ı hiç duymayan Kim Sun “Nasıl oldu da bu hale geldik? Nasıl oldu da bu kadar yabancılaştık?” diye içinden söyleniyordur. Jang ve Song-i arabaya binip uzaklaştıklarında Ba Lam, Kim Sun’u dürterek “Ne oldu? Dondun kaldın. İyi misin?” der. Kim Sun tükenmiş bir şekilde “Bu dışarı çıkma işini iptal etsek. Benim hiç halim yok.” Ba Lam koluna girerek “Hadi ama alt tarafı birer kahve içecektik. Hem hava almak sana iyi gelir.” diye yürümeye devam etmeye çalışır ama Kim Sun’un kıpırdamadığını görür ve durup ona bakar. Kim Sun kolunu çekerek “Çok özür dilerim. Başka bir zaman yaparız.” diyip tekrar asansöre doğru yürür.

 Jang, Song-i’yi doktordan sonra yemek yemeğe götürür. Biraz dolaşıp hava aldıktan sonra kızı eve bırakır. Tabi bu sırada Tae Yang arayıp sürekli Song-i’yi hemen eve bırakmasını söylemiştir. Leun ve Tae Yang eve birlikte gelirler. Leun eve girer girmez soluğu Song-i’nin yanında alarak “Nasıl geçti randavun? Bir faydası oldu mu?” Song-i “Bugün tanışma gibiydi. İlerleyen zamanlarda anlayacağız faydası var mı yok mu?” Tae Yang “Doktor’dan sonra ne yaptınız?”  Song-i “Hıım, acıkmıştık yemek yedik. Sonra da eve geldik zaten. Bir de bugün Kim Sun’u gördüm. Beni tanımıyormuş gibi davrandı. Siz gerçekten emin misiniz, onun eski sevgilim olduğuna?” Tae Yang yumruğunu sıkarak “Hay ben bu adamın inadına..” diye başladığı cümlesini bitirmeden merdivenlere yönelir. O giderken Leun ona eskiden Kim Sun ile ilgili anlattıklarını anlatmaya başlar. Tae Yang odasına gidip duş alıp üstünü değiştirir ve tekrar aşağı doğru gitmek için odasından çıkar. Tam Song-i’nin odasının önünden geçerken aklına bir şey  gelir. Merdivenlere gidip aşağıyı kolaçan ettiğinde Song-i ve Leun’un derin bir konuşma içinde olduklarını duyup tekrar kızın odasına gelir ve sessizce kapıyı açar.  Dolapları, çekmeceleri karıştırırken bir yandan da bu yaptığına inanamıyordur. Bulamayınca ümitsizce odadan çıkmak üzereyken masanın üzerinde ki defteri görür. Defterin kapağını açtığında “Song-i’ye Notlar.” yazısını görür. İlgisini çekince defteri eline alır ve tam o anda içindeki mektuplar yere düşer. Ayaklarının önündeki mektupları gördüğünde aradığı şeyin ayağına geldiğini düşünür. Mektupları yerden alıp içinden Kim Sun’un isminin yazdığını alır ve diğerlerini defterin arasına koyar. Anlaşılan kız hafızası yerine geldiğinde Song-inin o sırada yaşadıklarını iblmesi için ona notlar yazıyordur.  Yazılanları hiç okumadan defteri yerine bırakır ve odadan çıkar. Odasına uğrayıp mektubu bıraktıktan sonra aşağı indiğinde Song-i ve Leun’un plan gibi bir şey bahsettiğini duyar. “Song-i’nin çizdiği plan mı?”  diye konuya dalar. Leun “Yok, Kim Sun’un çizdiği.”  Tae Yang “Ne palnı şirketle mi ilgili hiç bir şey anlamadım.” Leun “Off değil. Sen bilmiyorsun. Song-i bana anlatmıştı. Kim Sun ve Song-i bir ev planı sayesinde sevgili olmuşlar. Şimdi Song-i’nin evinde olmalı. Belki hatırlamasına yardımcı olur.” diye açıklar. Tae Yang “O zaman yarın gidip alırız. Hem anneni de görmüş olursun.” der ve sonra aklına yeni gelmiş gibi birden Leun’a dönerek “Demek Song-i sadece sana anlatmıştı ve sen bana hiç anlatmadın. Yazdım bunu kenara.” der. Leun “Tabiki anlatmadım. Song-i’ye söz vermiştim. Ben sözüme sadık biriyim.” diyip kıza göz kırpar. Tae Yang “Karnım aç olmasaydı bu söylediklerin karşısında ağlayabilirdim. Yemek işine ne oldu?” diye kıza bakar. Song-i “Bir şeyler ayarlamaya çalıştım. Mutfakta.”  diyip kalkar. Song-i mutfağa gidince Leun, Tae Yang’a yanaşıp “Song-i’nin çizdiği projeden bahsetmişken, ona ne oldu? Sen bu olaylar olmadan önce süpriz gibi bir şey diyordun. Yoksa o mu seçildi?” Tae Yang “Malesef o seçilmedi ama ben oldukça beğendim. Şirket için yeni bir bina düşünülüyordu. Bu çizimi kullanabileceğimizi düşündüm. Ama tabi önce babamın onayı gerekiyor. O yüzden şimdilik Song-i’ye bir şey söyleme.”  Leun “Ah Song-i’nin olduğunu söylersen kesin kabul etmez. O yüzden başka bir isim uydur.” diyip güler. Tae Yang “Bakalım halletmeye çalışıcam.” diyerek mutfağın yolunu tutar.

Ertesi gün akşama doğru işlerini bitiren Tae Yang, Kim Sun’un odasına gider. Kim Sun şaşırarak “Anlaşmada bir sorun mu çıktı?” diye son işlerinden bahseder. Tae Yang “Hayır. Başka bir şey için geldim. Birazdan yapacağım şey sana dünyanın en saçma şeyi gibi gelebilir.” diyerek koltuğa oturur. Kim Sun dikkat kesilir. Tae Yang “Aslında seni anlıyorum. Yani Song-i’ye hastalığını sakladığı için, başka biriyle evlendiği için kızgınsın. İlk şey için elimden gelen bir şey yok. Yani onu sen kendi içinde çözmelisin. Ama ikincisi için bir şeyler yapabilirim diye düşündüm. Yani bizim evliliğimiz hakkında.” der ve aklındakileri toplamak için sustuğunda Kim Sun “Biliyorum.” der. Tae Yang şaşırarak ona bakar ve “Neyi?” diye sorar. “Evililiğiniz gerçek olmadığını.” Tae Yang’ın daha fazla şaşırdığını gördüğünde “Partideki konuşmalarınızı duydum. Çatıdaki.” dediğinde Tae Yang  kafa sallayarak “Her şeyi biliyorsun ve hala küçük şımarık bir çocuk gibi Song-i’ye küsüyorsun öyle mi? Hem de böyle bir durumdayken?” Kim Sun böyle bir cevap geleceğini tahmin etmiyordur ve bir an sessiz kaldıktan sonra “Sen benim ne hissettiğimi bilemezsin. Kaç yıldır neler çektiğimi, ne kadar üzüldüğümü, kendime binlerce kere neden diye sorduğu mu, hiç birini bilemezsin.”  diye sesini yükseltir. Tae Yang  kararlı bir ses tonuyla  “Evet haklısın kaç yıldır neler hissettiğini bilemem ama anlayabilirim ve anlıyorumda. Song-i ameliyat olmadan önceki gün ona benden sakladığı bir şey için ona çok kızmıştım. O zaman o kadar sinirliydim ki, bunu neden yapmış olabileceğini hiç anlamıyordum. Daha doğrusu anlamak istemiyordum. Kendi kızgınlığımdan başka hiç bir şey görmüyordum. Ama tüm bu olaylardan sonra onun bakış açısından düşünmeye çalıştım ve  tamamen iyi amaçlar için yaptığını anladım. Tek istediği başka insanların üzülmemesiydi.” diyip ayağa kalkar ve Kim Sun’a bakarak “Şimdi kararını ver. O olmadan mutlu olabilecek misin? ” der ve cebinden bir zarf çıkarıp masaya koyar. “Bu mektup Song-i’nin öldükten sonra açılmasını istediği mektuplardan. Bunu bilerek oku. Belki olaylara onun gözünden bakmana ve onu anlamana yardımcı olur.”  der ve odadan çıkar. Kim Sun arkasından bir müddet baktıktan sonra gözleri masada ki mektuba kayar.

Tae Yang sinirle odasından eşyalarını alıp şirketten çıkar. Evden Song-i’yi alır ve birlikte kızın evine giderler. Song-i annesi ile hasret giderdikten sonra odasını görmek istediğini söyler. Tae Yang ve Song-i birlikte odaya girerler. Oldukça küçük bir odadır, duvarlarda çeşitli afişler asılmıştır. Annesi “Eşyalarını hiç ellemedik. Arada kardeşin bir kaç şeyi ödünç alsada tekrar yerine koyuyor.” der. Song-i gülümseyerek “Çok şirin bir odam varmış.” der. Annesi “Sen burada biraz vakit geçir belki yardımcı olur.” diyerek odadan çıkıp mutfağa  ikram hazırlıkları yapmaya gider. Song-i eşyalara eliyle dokunarak oda da yürümeye başlar. Yüzünden kocaman bir gülümseme oluşur. Kapıdan onu izleyen Tae Yang “ameliyattan sonra seni ilk defa böyle görüyorum.” der. Song-i ona bakıp “Nasıl?”  diye sorar. Tae Yang “Gerçekten mutlu. Hafızanı kaybetmeden önceki günler de güldüğün gibi.” der. Song-i duvardaki aynaya bakıp sessizce  “Demek böyle gülüyordum.” der. Tae Yang “Plan nerede olabilir sence.” diye asıl mevzuya döner. Song-i etrafına tekrar bakınır ve köşedeki plan çantalarını görür. İçini açtıklarında bir çok çizim olduğunu görürler. Sonunda üzerinde “Kim Sun ve Song-i’nin Masal Evi” evi yazanı bulup çıkarırlar. Tae Yang çizime şöyle bir bakarak “İlginç bir itiraf yöntemiymiş. Her şeyi hatırlayınca şu itiraf meselesini anlat bana.” der. Song-i “Peki biz bunu nasıl alacağız?  Annem demez mi neden eski sevgilinin çizdiği bir şeyi kocanın evine götürüyorsun diye?”  Tae Yang düşünerek “Ne olduğunu söylemeyiz biz de, herhangi bir çizim deriz. Eski günleri hatırlamak için aldım dersin.”  diyerek planı rulo yapar. Biraz daha oturduktan sonra eve dönerler.

Kim Sun, yaklaşık bir saattir masadaki mektuba bakıyordur. Sonunda dudaklarını aralama gücünü kendinde bulup ” Bu onun son mektubu olabilirdi.” der. Tae Yang masaya sadece mektup değil adeta bir bomba bırakmış gibi hisseder. Tae Yang çıkarken söylediği sözler onun aklını başına getirmişdir. Yavaşça zarfa uzanır. Sıradan beyaz zarflardan biridir. Onu diğerlerinden ayıran tek şey arkasında Song-i’nin el yazısyla Kim Sun yazmasıdır. Mektubu okumanın doğru olup olmayacağını kısa bir an düşünür ama “Neden bunu yaptı?” sorusu galip gelir ve mektubu açar.

Ölen birinin arkasından mektup bırakmasını hep tuhaf bulmuşumdur. Aslında en tuhaf bulduğum şey yaşamak için az zamanı kalan birinin neden bu kısacık zamanı sevdikleriyle yaşamayıp, kaçmayı seçmesidir. Evet kaçmak… Eskiden böyle düşünürdüm, yani benim başıma gelmeden önce.  Hep filmlerde olurdu, bizim başımıza gelmezdi. O yüzden biz de  “Ben olsam hastalığımı saklamazdım. O kısa zamanı sevdiğimle geçirirdim.”  diye cümleler kurardık. Ta ki bizim başımıza gelene kadar. İşte o zaman gerçekleri gördüm. Bu sadece etrafımdaki insanların acısı artıracaktı. Kalan zamanımda benimle birlikte acı çektikleri yetmiyormuş gibi ben gittikten sonra da o kötü zamanları düşünüp daha fazla üzüleceklerdi. Sana bunları neden mi anlatıyorum. Çünkü sana söylemediğim için bana kızacağını biliyorum. Çok ama çok sinirleneceksin. Ama beni affet olur mu? Eğer bana her zaman kızgın olursan beni unutamazsın. Beni affet ve zamanla beni unut. Çok ama çok mutlu ol. Çünkü ben senin mutluluğun için “bizi” yok ettim. Hayattımda hiç olmadığım kadar mutlu olduğum zamanları bıraktım, en sevdiğim insanı terkettim, çok ama çok değer verdiğim birini üzdüm… O yüzden mutlu olmasın, bunlara değmeli değil mi? Bunu benim için yapar mısın?”

Tae Yang ve Song-i eve geldiklerinde Leun meraktan ölmek üzeredir. Kapıdan girdikleri anda ellerinden kağıdı alır ve doğru salona geçer. Arkasından Tae Yang ve Song-i de gelip kanepeye otururlar. Leun “Bakalım nasılmış şu meşur plan.” diyerek kağıdı sehbanın üzerine açar. Leo önemli bir şey olduğunu hissetmiş gibi gelip sehbenın yayında durur ve meraklı gözlerle üçünün baktığı plana bakar. Bu görüntüüyü görünce hepsi birlikte gülmeye başlarlar. Tae Yang, Leo’nun başını okşarak “Sen de mi merak ettin.” der. Song-i planın kıvrılan kenarını düzeltir, odaların isimlerini okur, üzerine düşülen küçük notlara, minik çizimlere bakar. Yüzünd ekoman bir gülümseme oluşur. “Bu çok güzel.” sözleri ağzından çıkıverir. Tae Yang onaylarak “İtiraf edeyim, Kim Sun’un zekasına hayran kaldım. Böyle bir itiraf yöntemi süpermiş. Aklımda olsun ilerde kullanayım.” diyip Leun’a munzur bir bakış atar. Leun hemen kızarak “Ne demek ilerde kullanayım, kim için yapacak mışsın?” diye kaşlarını çatıp sorar. Tae Yang çocuğun yanağından makas alarak “Oyy seni kızdırıyorum. Yapar mıyım hiç öyle bir şey?” der. Bir süre daha planı inceledikten sonra Tae Yang “Eee anlat bakalım Leun efendi, neymiş bu planın hikayesi. Anlaşılan planın hatırlamaya bir etkisi olmadı. Belki hikayesi etkili olur.” Song-i “Sanki bir şeyler..” der ve tam o anda kapı çalar. Tae Yang “Kim bu saatte? durun ben bakarım.” diyerek kapıya gider. Kapıyı açınca gözlerine inanamaz.

Part-2 ‘de görüşmek üzere;)