BİR KAR TANESİ OL

14. BÖLÜM

Kaldığımız Yerden Devam

Kim Sun “Girebilir miyim?” diye sorar. Tae Yang şaşkınlığı atlattıktan sonra “Tabi buyur.” diyerek ona yol verir ve salona kadar eşlik eder. Song-i ve Leun plana dalmış incelerlerken Kim Sun içeri girmiştir bile. Leo’nun havlamasıyla ikiside kafalarını kaldırırlar ve karşılarında Kim Sun’u görünce şaşkınlıklarını gizleyemezler. Kim Sun ne diyeceğini bilmez bir halde “Ben Song-i’nin nasıl olduğunu merak ettim de.” diye bir şeyler söylemeye çalışır. Song-i sanki başkasının eşyalarını karıştırıyorken yakalanmışcasına çekinerek “İyiyim.” diyip yan gözle sehpaya bakar. Kim Sun’da onun baktığı yere bakınca kendi çizdiği planı görür. Üçü suç üstü yakalanmışcasına sessizce cezalarını beklerler. Sessizliği Leun bozarak “Song-i’nin hatırlamasına yardımcı olmaya çalışıyoruz. Doktor hayatında ki önemli anları hatırlatmamızı söylemişti. Biz de bunun iyi bir fikir olacağını düşündük.” diyerek bir solukta açıklar. Kim Sun tamam anlamında kafasını sallar. Tae Yang “Otur lütfen.” diyerek nihayet ayakta kaldıklarını farkeder ve kendisi de oturur. Kim Sun, Leun’a dönüp “İşe yaradı mı?” diyince Leun anlamaz gözlerle bakar. Kim Sun “Plandan bahsediyorum.” Leun “Ha o mu? Pek sayılmaz.” diyip dudak büker. Song-i “Aslında..” diye söze başladığında üç erkek de dönüp ona bakar. Bunu farkedince söyleyeceklerinden emin olmayarak devam eder “Aslında bir şey hatırlıyorum ama çok garip belki de bununla bile alakalı değil.” Leun “Olsun sen söyle. Nasılsa olayın birinci şahitlerinden Kim Sun burada doğru olup olmadığı o söyler.” der. Song-i plana dönerek “Bir şeylerin silindiğini hatırlıyorum ama ne olduğunu bilmiyorum.”  diyince Kim Sun gülümser. Tae Yang “Doğru mu?”  diye merakla sorar. Kim Sun gülümsemeye devam ederek evet anlamında kafasını sallar. Hepsinin yüzü gülüyordur. Leun “İlk defa bir şey hatırladın.”  Song-i “Aslında ilk defa değil. Yani bunun gibi küçük şeyleri hayal meyal hatırlıyorum ama anlatamıyorum. Yani o kadar ayrıntı şeyler ki sözcüklerle anlatılmıyor. Sadece hissediyorum.” diye açıklar. Tae Yang “Tamam bu da gayet güzel.”  der. Leun, Kim Sun’a dönerek “Ney silinmiş.” diye merakla sorar. Kim Sun nasıl söyleyeceğini düşünürken, Tae Yang olaya müdahile ederek “Haydi Leun biz bir dolaşıp gelelim.” Leun “Dolaşmak mı? O da nereden çıktı bir yere kımıldamam. Burası çok heyecanlı oldu.” diyince Tae Yang gözlerinden kıvılcımlar çıkartarak “Yiyecek bir şey alalım. Evde hiç bir şey kalmamış.” Leun “Dolapta bir sürü şey var.” dediği anda Tae Yang kolundan tutup zorla kaldırır. Kim Sun ve Song-i’ye dönerek “Biz çıkıyoruz. Siz de bu arada şu plan olayını konuşursunuz.” der. Tae Yang’ın elinden kurtulmayı başarak Leun, Kim Sun’a “Bu arada biz hala tanışmadık. Ben Leun.” diyerek elini uzatır. Kim Sun toparlanıp ayağa kalkar ve Leun’un elini sıkarak “Memnun oldum. Ben Kim Sun. Gerçi biliyorsun.” der. Tae Yang ve Leun dışarı çıkıp arabaya bindiklerinde Leun “Of ama çok merak ediyorum. Tam heyecanlı anda neden çıkalım diye tutturuyorsun.” diye mızmızlanınca Tae Yang “Asıl sen neden kalmak için ısrar ediyorsun. Bırak rahat rahat konuşsunlar. İkisini bir araya getirmek için neler çektim biliyor musun?” diyince Leun hemen kulak kesilip “Kim Sun’u eve sen mi çağırdın?” diye sorar. Tae Yang “Gelmesini sağladım diyelim.” Leun “Hemen anlatıyorsun.” Tae Yang “Tamam ama sen de karşılığında plan olayını anlatıyorsun.” Leun “Aa bir de bana meraklısın derler. Asıl meraklı buradaymış.” diyip güler. Tae Yang “Madem olayın içine bu kadar girdik. Bilmek hakkımız.” diyip dil çıkarır.

Bu sırada Song-i ve Kim Sun evde sessizce oturuyorlardır. İkisi de nereden başlayacaklarını bilemezler. En sonunda Song-i “Bir şeyler içer misin?”  diye sessizliği bozar. Kim Sun “Farketmez.”

Leun ve Tae Yang bahçede konuştuktan sonra nihayet üşüdüklerinin farkına varmış olacaklar ki arabaya binerler. Tae Yang “Hımm demek bu plan sayesinde sevgili olmuşlar.” diyip manalı manalı güler. Leun “Neden güldün?” Tae Yang “Yine bu planın başında bir araya geldiler, güzel bir tesadüf değil mi?” der. Leun “Ah, umarım her şeyi hatırlar da, yine bu plan sayesinde bir şeyler olur.” Tae Yang birden  arabayı çalıştırır. Leun “Nereye gidiyoruz?” diye sorunca “Aklıma birden bizim nasıl başladığımız geldi.” diyerek Leun’a bakıp göz kırpar. Tae Yang arabayı Seokchon Gölü’nü çevreleyen parkın biraz uzağına park ettiği için biraz yürümek zorunda kalmışlardır ama sonunda eskiden sürekli geldikleri bankın yanına ulaşırlar. Hala orada olduğunu görünce birbirlerine bakıp gülümserler.  İkisi de eskiden olduğu gibi yan yana otururlar. Bir süre sessiz kaldıktan sonra Tae Yang, Leun’un dizlerine yatarak “Ah çok yürük yoruldum. biraz dinlenmem lazım.” der. Leun onun yaptığı sevgi hareketlerine bir bahane bulmasına alışık olduğu için, sadece gülümser. sonra eğilip Tae Yang’ı öperek “Yorulmuşsun ya, enerji vermesi için der.” ve ikisi birbirine bakıp kahkaha atar. Tae Yang ciddi bir yüz ifadesi takınarak “Hazır mısın?” diye sorar. Leun “Neye hazır mıyım? Bugün çok gizemli konuştuğunun farkında mısın?” Tae Yang son cümleyi duymamış gibi devam eder. “Bir karar verdim. Song-i her şeyi hatırlayınca ve her şey yoluna girince ailemi bizi açıklayacağım.” Leun “Ne!” diye şaşırıp yerinden kalkmak isteyince Tae Yang düşecek gibi olur. Yattığı yerden doğrularak oturup Leun’a bakar. “Babamın saçma sapan tehditlerine yenilmeyeceğim.” Leun “Yani Song-i’den ayrılmayacak mısın?” diye sorar. Tae Yang “Hayır tabi ki ayrılacağım. Hem onun için babamın tehdidine gerek yok. Son durumlara göre zaten ayrılmamız gerekecek. Babam bunu iş mevzularında bile kullanıyor. Buna daha fazla dayanamam. Hem artık açıklamanın vakti geldi.” deyip gülümser. Leun endişeli gözlerle “Peki ya büyükbaban, nasıl tepki verecek? Ya ona bir şey olursa?” Tae Yang biraz düşünerek “Ona söyleyip söylememe konusunda henüz karar vermedim. Ama bir yolunu bulurum. Anneme söyledikten sonra onunda fikrini alırım.” diyip biraz sessiz kaldıktan sonra “Tabi hala benimle konuşursa.” diye sözünü bitirir. Leun “İstemiyorum.” diyip Tae Yang’dan gözlerini kaçırır. Tae Yang “Söylememi mi istemiyorsun?” der. Leun suratını asarak “Benim yüzümden üzülmeni istemiyorum.” der. Tae Yang “Saçmalama bu ikimizin meselesi nasıl sadece senin yüzünden oluyormuş. Hem söylemezsem daha fazla üzüleceğim.” der. Leun dönüp “Emin misin?” diye sorar. Tae Yang kararlılıkla kafasını evet anlamında sallayarak, Leun’un boynuna uzanıp onu kendine çeker ve öper.

Bu sırada çekingenliği üstünden atan Kim Sun, Song-i ile ilk tanıştıkları günden planı çizdiği güne kadar olan olayları anlatır. Çoktan ilk kahvelerini bitirip ikinciye geçmişlerdir.  Song-i, ilk asansörde tanıştıklarını öğrenince “Geçen gün asansörde kendimi çok garip hissettim. Bunun onunla bir ilgisi var mı?” diye sorar. Kim Sun’un aklına asansörde Song-i’yi öppek istediği gelir ve saçlarını karıştırarak “Hıım o ayrı bir konu ama yakın zaman da oldu. Sırayla gidelim aklın karışmasın.” der. Bunun üzerine Song-i bir kahkaha atınca Kim Sun şaşırır. Şaşkın gözlerle kıza bakınca birden bu gülüşü görmeyeli ne kadar uzun zaman olduğunu hatırlar ve bakışları birden değişir. KimSun’a baktığında ona üzgün üzgün baktığını gören Song-i toparlanarak “Şey, sanki bir öğretmenin ders anlatması gibi o konuya daha sonra değineceğiz falan.” der. Kim Sun gülümseyerek “Biraz öyle oldu dimi?” diyerek ayağa kalkar “Ben artık gideyim, geç oldu. Hem ilk günden bu kadar olay yeter sanırım.” der. Song-i de ayağa kalkıp onu geçirerek “Pekala öyle olsun.” der. Kim Sun iyi geceler diyip kapıdan çıktığı anda Song-i “Yine geleceksin değil mi?” diye sorar. Kim Sun arkasını dönüp gülümseyerek “Tabiki.” der.

Kim Sun’u yolcu edip salona döndüğünde Song-i’nin içini bir hüzün kaplamıştır. Koltuğa oturup biraz önce konuştukları olayları düşünmeye başlar. Ufak tefek ayrıntıları hatırlasa da olayların bütünü ona hala yabancı gelmektedir. Şimdi ye kadar Kim sun ona hep ters davrandığı için onu soğuk biri olarak görmüştür ama bu gece ne kadar yanıldığını anlar. o bu düşüncelerle boğuşurken kapı açılır, Tae Yang ve Leun eve gelmiştir. İkisininde yüzünde kocaman bir gülümseme görünce Song-i “Bakıyorum, keyfiniz yerinde. Nerelere gittiniz?” diye sorar. Leun, Tae Yang’ın yanından ayrılıp kızın yanına gelir ve elini omzuna atarak “Valla asıl haberler sen de, Noona neler oldu anlat çabuk. Meraktan çatlamak üzereyim.” Song-i dudaklarını büzerek “Hımm, bir düşünelim.” diye elini çenesine götürüp uzunca bir süre düşünüyormuş gibi yapar. Bu sırada Leun onun ağzından çıkacaklar için pür dikkat izlemektedir. Song-i sessiz kaldıktan sonra “Hiçbir şey olmadı.” diyip ortamdan uzaklaşınca Leun’un elini boşta kalır. Tae Yang kahkaha atarak gidip Leun’un şaşkınlıktan açık kalan ağzını kapatarak “Bir gün bu merakın yüzünden başına işler açıcaksın.” der. Leun, pis pis sırıtan Song-i’ye  bakar ve “Bu kız kesin hatırlıyor,  ben sana diyim.” diyerek. Song-i’nin peşinden gider. Song-i merdivenlerden koşarak çıkar. Leun Tae Yang’a dönüp “Bak görüyor musun? Eskisi gibi cinlikler yapıyor. Kesin hatırlıyor, kesin.” der. Tae Yang kahkaha atıp “Haydi, rahat bırak onları. Bizim seninle bir işimiz var.” diyip, kolundan çeker. Leun arkasından sürüklenirken “Ne işi yaa, dur bir dakika açıktım ben yemek yiyicem.”, Tae Yang “Yatağa girmeden hemen önce yemek yenmez çok sağlıksız.” diye merdivenleri çıkmaya başlar tabi bu arada hala Leun’un kolunu bırakmamıştır. “Hemen yatmayacağım ki, daha erken yaa..” diye sızlanırken sonunda kafasında şimşekler çakar ve Tae Yang’ın demek istediğini anlar. Tam o anda  Song-i’nin merdivenlerden aşağı indiğini görür. Leun, hızla kızın yanına çıkarak “Aa bu saatte hala ayakta mısın sen? Haydi uyku saati herkes odasına.” Song-i şaşırarak “Daha erken değil mi?” diye sorar. Leun kızı tutup odasına sokar “Çabuk yatağına, hastaların bu saate kalması bile hata. Git hemen uyu ve sabaha her şeyi hatırla, aa ne bu?” der ve kapıyı kapatarak dönüp merdivenleri yavaş yavaş çıkan Tae Yang’a sırıtır “Ne diyorduk?” Tae Yang “En son sen karnının acıktığından bahsediyordun.” Leun ilk defa duyuyormuş gibi yaparak “Aa bu saatte yemek mi olurmuş? Çok sağlıksız, hadi herkes odasına dedim ya.” diye Tae Yang’ın kolundan çekerek odaya götürür.

Ertesi gün, herkes işine gidince Song-i yine yalnız kalır. Evde sıkıntıdan kendini bir koltuktan diğerine atarken, Leo’da onun yaptıklarına anlam vermek için dikkatlice izler. Sonunda kız “Sıkıntıdan ölmek üzeriyim.” diye bağırınca o da tepki vermek için havlar. Song-i ona bakıp “Sen de sıkıldın değil mi? Haydi gezmeye gidelim mi?” diye sorar. Leo’dan gelen iki havlamayı evet olarak kabul eder ve tasmasını takarak dışarı çıkarır. “Hımm bu sokağı biliyorum sanki buradan gitsek kaybolmayız.” diye başlayan yolculukları yirmi dakika sonra kaybolmalarıyla sona erer. Kaldırıma çökerek köpeğin başını okşayan Song-i “Sahiplerin seni hiç dışarı çıkarmıyor ki sen de yolları öğrenesin.Öyleyse Tae Yang’ı rahatsız etmenin zamanı geldi.” diyip telefonunu çıkarır.

Tae Yang elindeki belgelerle uğraşırken telefonu açar. “Ne dedin? Ben sana dışarı çıkma demedim mi? Gelemem, birazdan toplantı başlayacak. Dur bir dakika daha iyi bir fikrim var. Sen orada bekle, sakın bir yere kaybolma.” diyip telefonu kapatır. Song-i, Leo ile volta atarken Tae Yang’ın arabası yanaştı ama inen Kim Sun’du.  Kim sun telaşla kızın yanına gelerek “İyi misin?” diye sordu. Song-i sakinliğini bozmayarak “Şey telaş yapma yaralanmadım. Sadece kayboldum.” der.Kim Sun, kendi telaşına gülerek “Doğru, Tae Yang o kadar acele ettirdi ki bende bir şey oldu sandım.” der.  Sonra etrafına bakıp “Haydi sizi eve götüreyim.” der. Song-i olduğu yerde kıpırdamayınca, Kim Sun durup “Ne oldu?” diye sorar. “Eğer vaktin varsa, yemek yiyebilir miyiz? Çok acıktım da.” diyip gülümser. Kim Sun saatine bakıp “Aslında pek vaktim yok ama..”  sözünü tamamlamadan Song-i “Tamam o zaman evde yerim. Sorun değil.” diyip arabaya biner. Yol boyunca camdan dışarı izler.  Evin önüne geldiklerin de  Song-i inip arka koltuktan Leo’yu indirdikten sonra “Sana da iş çıkardım, üzgünüm. Tekrar teşekkürler.” diyip ayrılmak üzereyken Kim Sun “Şey başka bir işin yoksa, akşam yemeğine ne dersin. Bu akşam?” Song-i şaşırıp “Yok, ben senin vaktini daha fazla almayayım.” der. Tae Yang gülümseyip “Şu anda bir toplantı var. Tae Yang idare ederim dedi ama yine de orada olmam lazım. O yüzden kısa bir öğle yemeği değil de, güzel bir akşam yemeği daha iyi olur bence.” diyerek gülümser. Song-i onun gülümsemesini görünce kalp atışlarının hızlandığını hisseder. Tek kelime edemez hal gelir sadece kafa sallar. Kim sun “Öyleyse akşama görüşürüz. 7’de alırım seni.” diyerek arabayı çalıştırır. Song-i arabanın arkasından bakarken elini göğsüne götürüp bastırır. Kaldırıma oturarak “Neydi şimdi bu, neden bu kadar heyecanlandım.” diye söylenir. Leo’da eve girme isteğiyle gelip kızın suratını yalar. “Tamam tamam kalkıyorum.” diyerek toparlanıp içeri girerler.

Kim Sun işe dönerken biraz önce ki olayları düşünür ve yüzünde bir gülümseme belirir. “Tıpkı eski günlerde ki gibi..” der. İçinden Song-i’nin eskisi gibi çok küçük şeylerde bile alındığını düşünür. Sonra onu ne kadar çabuk affettiğini düşünür. İki gün önce aklına geldiği an kızarken şimdi aklına geldiğinde yüzünde gülümsemeden başka bir şey olmadığını düşünür. “Sanırım tekrar aşık oluyorum.” diyip dikiz aynasında ki yansımasına bakar. “Kendini kandırma, onu sevmeyi hiç bırakmadın ki tekrar aşık olasın.” der ve gaza basarak vites değiştirir.

Song-i yemek için bir şeyler hazırlar, evi toplar, Leo ile oynarken akşam olur. Tüm bunları yaparken aklında ki tek şey öğlen ki olaylardır. “Off düşünmekten başım ağrıyor. Gerçi sürekli başım ağrıyor.” diyip kendini koltuğa atar. Kapının açılma sesi duyulur. Tae Yang ve Leun birlikte girerler. Song-i yattığı yerden “Nerede kaldınız?” diye sorar. Sesin nereden geldiğini anlamayan ikili etrafına bakar. Sonra Song-i’nin koltukta yüzüstü yattığını keşfederler ve yanına gidip telaşla “Bir şey mi oldu?” diye sorarlar. Song-i “Hayır, sadece dinleniyorum. Siz nerede kaldınız?” Leun “Birilerinin bugün yemek randevusu varmış. O yüzden biz de yemeğimizi yiyip geldik.” der. Song-i doğrulup oturarak “Siz nerden biliyorsunuz?” diye sorar. Tae Yang “Kim Sun söyledi. Aslında daha çok izin alırmış gibi bir tavrı vardı. Çok eğlenceliydi kendimi senin baban gibi hissettim.” diyerek güler. Leun kızı sıkıştırarak “Nereden çıktı bu yemek planı? Hem neden hazırlanmadın birazdan burada olur.” Song-i yine kendini koltuğa atıp yatmaya devam eder. “Sanırım gitmeyeceğim.” diyince ikisi aynı anda “Neden!” diye bağırır. “Çok hastayım.” Leun “Yalancı. Neren ağrıyor söyle o zaman.” Song-i tekrar doğrulup oturur “Öncelikle kalbim sıkışıyor. Sonra başım dönüyor, yok dönmüyor da sanki biri kafamın içinde davul çalıyor gibi oluyor.” Leun doktor edasıyla eliyle şikayetleri yazıyormuş gibi yaparak “Hımm, bu şikayetleriniz ne zaman başladı hanımefendi?” Song-i biraz düşündükten sonra “Bugün.” “Bugün derken, tam olarak saat verebilir misiniz?”  Song-i’de  kendini olaya kaptırmış ciddi ciddi soruları cevaplar “Şey işte öğlen gibi. acaba çok yürüdük ondan mı?” Tae Yang ikisinin bu haline bakıp kahkaha atmamak içini kendini zor durdurur. Leun “Öyleyse bu kaybolmandan hemen sonra oldu. Dur tahmin edeyim Kim Sun, seni eve bırakınca ya da bırakırken.” Song-i dönüp, evet anlamında kafasını sallar. Leun iyi bir av yakalamış kaplan edasıyla ayağa kalkıp ellerini göğsünde birleştirir ve “Öyleyse hastalığınızı buldum, hanımefendi.” Song-i meraklı gözlerle bakarken “Aşık olmuşsunuz.” Song-i “Çok saçma, onu tanımıyorum bile.” Leun “aklın tanımıyor olabilir ama kalbin tanıyor.” Tae Yang çocuğun kafasına vurarak “Bazen öyle laflar ediyorsun ki şaşırıyorum.” Leun hiç istifini bozmadan “Bana yeniden aşık oluyorsun değil mi? tamam tamam utanma söyleyebilirsin.” der. Tae Yang onu duymamış gibi “Ama tanın yanlış bay aşk doktoru.” Leun hemen yanına oturup “Yaa nedenmiş o?” bu sefer Tae Yang bilmiş bilmiş “Aşık olmuşsun dedin ama zaten aşıktı sadece vücudu hatırlaması için sinyaller gönderiyor bence.” Leun “Eski Song-i aşıktı ama yeni Song-i yeni aşık oluyor.” Tae Yang “Saçma saçma konuşma yeni Song-i’ymiş. Sanki başka birinden bahsediyoruz.”  Song-i daha fazla dayanamayarak “Aaa sizin başka işiniz yok mu? Gidin kendi işinizle ilgilenin. ” Leun “Cık cık cık biz burda sana yardımcı olmak için neler yapıyoruz şu dediğine bak. Şu andan itibaren parmağımı kıpırdatmıyorum.” diyip oturur. Tam o anda kapı çalınca Song-i saate bakarak “Eyvah geldi. Daha hazırlanmadım, kapıyı siz açsanıza.” diye ikiliye bakar. Leun duymamış gibi “Tea Yang biz ne yapacaktık. Hani kendi işimize bakıyorduk ya..” Tae Yang halinden memnun eğlenir. Song-i “Aman açmayın, ben hallederim.” diyip kapıya gider.

Onu öğlenki kıyafetleriyle görünce şaşıran Kim Sun, “Yemekten vaz mı geçtin?” diye sorar. “Yok hemen üstümü değiştirip geliyorum. Sen içeri gir.” deyip merdivenlere koşar. Kim Sun salona geçip diğerlerine selam verip oturur. Tae Yang “Leun, haydi bize kahve yapsana.” Leun “Şu parmağımı görüyor musun? Sence onu kıpırdatmadan kahve yapabilir miyim?” Tae Yang çocuğun parmağını bükerek “Bak kıpırdattın bir kere haydi kalk.” Leun “Ah acıdı ama biri bağırsın biri parmağımı kırsın. Alıp başımı gideceğim.” diye söylene söylene mutfağa gider. Kim Sun şaşkın şaşkın bakarken Tae Yang “Gördüğün gibi işte bir sürü sorunla uğraşıp bir de evdekiyle uğraşıyorum. Bir de bunlar iki taneydi Song-i ile bir olup beni deli ederlerdi.” diyip durgunlaşır ve Kim Sun’a dönüp “Teşekkür ederim.” der. Kim Sun şaşırarak “Neden?” diye sorar. “Kızgınlığını bir kenara bırakıp geldiğin için. Song-i’nin sana çok ihtiyacı vardı.” Kim sun gülümseyerek “Asıl benim ona ihtiyacım varmış.” der. Leun elinde kahvelerle gelir. Kim sun’a kahvesini verirken “Ee nereye gidiyorsunuz?” diye sorunca Tae Yang’ın öldürücü bakışlarına maruz kalır. Hiç aldırmayıp omuzlarını silkerek “Bir kere parmağını kıpırdattın diye sen dedin.” der. Kim sun muhabeti anlamasa da cevap verir “Daha önce gittiğimiz bir yerdi. Hatırlatması açısından iyi olur diye düşündüm.” Leun manalı manalı  “Tabi hatırlatmak için.”  diyince karnına Tae Yang tarafından bir darbe alır. Leun, dönüp Tae Yang’a bakınca Tae Yang hiç bir şey olmamış gibi sırıtır. Kim Sun onların bu halini görünce gülümsemesine engel olamaz. Tam o anda Song-i merdivenlerden inip “Hazırım, çıkabiliriz.” der. Koyu renk sade bir elbise giymiştir. Kim sun onu görünce bir an olduğu yerde kalır “Rica etsem, başka bir şey giyer misin?” der. Diğerleri nedenini anlamadıkları için şaşkın şaşkın bakarlar, kim Sun “Ya da neyse boş ver saçmalıyorum işte.” der. Song-i “Yok, üstümü değiştireyim. Zaten bu elbise dolabın en köşesindeydi. Giyilmeyeceğini anlamalıydım.” der ve tekrar yukarı çıkar.   Kim Sun sıkıntılı bir şekilde yerine oturur. İkisinin de ona baktığını görünce “Ayrıldığımızda üzerinde o elbise vardı. Bir an görünce kötü oldum. Saçma bir tepkiydi.” diye söylediğinden pişman olmuştu. Leun gerilen ortamı sakinleştirmek için “Olsun, üzerini değiştirmesi iyi oldu. Böylece tüm gece aklına gelmeyecek. Boş ver birazdan unutturursun bu elbise işini. Zaten bu aralar bir unutkan bir unutkan ki sorma.” diyip göz kırpar. Üçü de gülümserler. Beş dakika sonra Song-i elbisesini değiştirip aşağı iner ve çıkarlar. Tae Yang, anahtarını Kim Sun’a uzatarak “Benimkini alın.”  Kim Sun “Teşekkürler bu sefer arabayla geldim.” der.  Onlar çıktıktan sonra, Leun “Ah şimdi oturup ağlayacağım. Kendimi kızını sevgilisiyle gönderen babalar gibi hissettim.” Tae Yang “Hadi ordan, yarım saat önce şımarık çocuklar gibi mızmızlanıyordun.” diyip salona geçer.

Song-i ve Kim Sun geceye gergin başlasalar da dönüş yolunda ikisinin de yüzleri güler. Evin önüne gelince Kim Sun arabadan inerek Song-i’nin kapısı açar. Song-i “Çok teşekkürler, güzel bir geceydi.” Kim sun “Rica ederim. Benim  için de güzeldi.” Song-i “İçeri gelmek ister misin?” diye sorunca Kim Sun “Yok, geç oldu. Rahatsız etmeyeyim. Sen gir hadi.” Song-i “Tamam ama önce sen bin araya.” diyince Kim sun kendi kendi güler. Song-i “Ne oldu?” diye sorunca “Hiç, ilk çıktığımız zamanlarda ki gibi oldu. Onu hatırladım.” der. Song-i suratını asarak “Keşke ben de hatırlayabilsem.” diyince Kim Sun kızın yanına gelerek elini tutar ve “Asma suratı hemen, mutlaka hatırlayacaksın. Çünkü unutulmayacak kadar güzel anılarımız vardı.” der. bir üsre öyle kaldıktan sonra Song-i elini çekerek “İyi geceler.” der.  Çünkü kalp atışları yine alarma geçmiştir. Bahçe kapısından içeri girer ve duvara dayanarak kalbini tutar ve sakinleşmesini bekler. O sırada Kim sun yüzünde hüzünlü bir gülümsemeyle arabasına biner. Arabanın çalışma sesini duyduktan sonra araba gitmiş mi diye bahçe kapısından kafasını uzatmak üzereyken. Karanlığın içinden bir ses gelir “Demek, doğruymuş.” Kız yerinden korkudan yerinden zıplayarak sesin geldiği yöne bakar, Jang bahçe kapısının öbür tarafında ki karanlık bölgeden çıkıp ışığa yürür. Song-i onu görünce derin bir nefes alarak “Ödümü patlattın.” diye kızar. Jang “Özür dilerim. Tam evden çıkıyor ki, sizi gördüm bende konuşmanızı bölmemek için bekledim.” der. Song-i şüpheli şüpheli bakınca “Tamam konuşmanıza kulak misafiri olmak için de olabilir.” diye itiraf eder.  Song-i “Şimdi inandım işte.” diye güler. “İçeri girsene haa soğuk.” diye Jang2ı içeri davet eder. Jang “Yok almayayım, şimdi çıktı Tae Yang’ın azarlarını yeterince dinledim. Bugünlük yeter” der. Song-i gülerek “Biraz önce doğruymuş, dediğin neydi?” diye sorar. Jang “Ha o mu? Hani şu aşk filmlerinde ki meşhur replik var ya, ‘Bu dünyaya tekrar gelsem yine sana aşık olurum.’ işte o doğruymuş.” diyip Song-i’ye bakar kızın anlamaz gözlerle baktığını görüce “Burada, dünyaya yeniden gelen sen oluyorsun.” diye açıklar. Song-i “Yani Kim Sun’a aşık oldun mu diyorsun?” diye sorar. Jang “Aynen öyle.” Song-i sıkıntılı bir şekilde “Off bilmiyorum, artık ne düşündüğümü ne hissettiğimi bilmiyorum. Song-i bir an önce dönmeli.” der. Jang “Dur bakalım. Burada üzgün olması gereken benim. Az bir şansım vardı, görünüşe göre artık hiç yok.” der. Song-i çocuğa üzgün gözlerle bakınca, Jang “Yapma ama o kadar da açıklı durumda değilim.” diyerek güler. Song-i “Sen çok iyi birisin. Eminim günün birinde sende aradığın insanı bulacaksın.” Jang “Aslında bulmuştum ama anlaşılan o beni aramıyormuş. Haydi içeri gir, üşüyeceksin.” Song-i “İyi olduğuna emin misin?” diye sorar. Jang “Evet evet, haydi içeri. Beni üzüntümle baş başa bırak.” diyince Song-i yine içeri gidemez Jang “Şaka yapıyorum. Haydi git yarın görüşürüz.” der. Song-i’nin aklı Jang’da kalsa da yavaş yavaş eve doğru yürür. Jang kızın arkasından bakarken, ilk aşkın ne kadar acı verdiğini öğrenmiş olur.

Aradan bir kaç gün geçince Kim Sun, Tae Yang ve Leun’la konuşmak istediğini söylemiştir. İş çıkışı Tae Yang Kim Sun ile birlikte Leun’un çalıştığı yere gider. Üçü masaya oturunca daha fazla sabredemeyen Leun “Ee ne anlatacaksın?” diye konuya dalar. Tae Yang “Çatladın değil mi?” diye yine Leun’a sataşır.Leun alışmış olacak ki aldırmaz. Kim Sun ikisinden fırsat bulup söze başlar “Aklıma bir fikir geldi. Aslında geri de tepebilir ama bir planım var. Song-i’ye şimdiye kadar yaşadıklarımı anlattım ama sözlerle anlatmak işe yaramıyor. Bence o anı tekrar yaşaması lazım.”  diye bir nefeste derdini anlatır. Leun “Süper fikir. Peki hangi anı nasıl yaşatmayı düşünüyorsun.”  Kim sun “İşte o noktada sizin yardımınıza ihtiyacım var. Aslında ben her şeyi hallederim sadece Song-i’yi  vaktinde oraya getirseniz yeter. Düşündüm ve en etkilisinin ayrılma anımız olduğuna karar verdim. Biraz hassas bir konu ama etkisi açısından faydası olacaktır.” der. Tae Yang’ı bu planı beğenmiş olacak ki “Peki Song-i’yi nereye ve ne zaman getirmemiz gerekiyor?” diye sorar. Kim Sun “Yarın akşam dokuz gibi Seokchon Gölü’nün orada  bir park var ya, hani orman olan tarafında, zaten gelince mutlaka anlarsınız mumlarla süslemiş olacağım. Aslında bulabilirsem ateş böcekleriyle…” dediği anda Tae Yang ve Leun birbirlerine dönerler şaşırmış gözlerle bakıp tekrar Kim Sun’a dönerler. Tae Yang heyecanlı bir şekilde “Sen şu olayı baştan anlatsana bize.” diye merakla sorar. Kim sun’da neden bu kadar heyecanlandıklarını anlamadan ayrılma gününü anlatır. (Hatırlamayanlar için küçük bir hatırlatma: 4. Bölüm‘de Kim Sun ve Song-i’nin ayrılmalarını gören, Tae Yang ve Leun birbirlerini kaybetme korkusuyla birbirlerini sevdiklerini itiraf etmişlerdi.)

Kim Sun anlatmayı bitirince Tae Yang ve Leun gülme krizine girerler Kim Sun ne olduğunu anlamadan “Aslında bu hüzünlü bir hikaye olmalıydı.” diye tuhaf tuhaf ikisine bakar. Gülmesini durdurabilen Tae Yang “Özür dileriz. Üzüldüm gerçekten, hatta o anı görünce içim parçalandı ama böylesine büyük bir tesadüf olunca içimden gülmek geldi.” der. Kim Sun şaşırarak “Görünce mi dedin?” Tae Yang ve Leun evet anlamında başlarını sallar ve o an orda olduklarını anlatmaya başlar. Üçüde şaşkın şaşkın otururken Leun bir anda “Ah bir dakika ben bunu Song-i’ye anlattığım da hiç tepki vermedi.” Tae Yang “Song-i’ye anlattın mı dedin?” Leun suçlu çocuklar gibi “Şey o da bana şu plan işini anlatmıştı ben de seninle nasıl sevgili olduğumuzu anlattım işte. Aslında şimdi hatırladım ağlamıştı, hatta ben bu kadar duygusal ne var demiştim.” diyerek ortama sessizlik çökmesine neden olur. Daha sonra üç genç bu büyük tesadüfü ve yarın yapacaklarını konuşur ve ayrılırlar.

Tae Yang ve Leun eve geldiklerinde Song-i onları kapıda karşılar. “Nerede kaldınız, kaç saattir sizi bekliyorum.” Tae Yang “Geç kalacağımızı söyledim ya, bir şey mi oldu?” diye sorar. Song-i “Söyledin ama ben güzel haberi vermek için sabırsızlandım.” diyince Tae Yang ve Leun aynı anda “Hatırlıyor musun yoksa?” derler. Song-i “Tam olarak değil ama çocukluk anılarımdan küçük parçalar.” der. İkiside sevinçle kıza sarılırlar. Leun “Bu süper bir haber, demek ki her şeyi hatırlaman çok yakın. Nasıl hissediyorsun peki?” Song-i gülerek “Gerçekten insanın anıları onları hayata bağlayan kökleri, şimdi kendimi bu dünyaya ait hissediyorum.” Leun “Önceden uzaydan mı geldiğini düşünüyordun?” diye soğuk esprisiyle salonu dondurunca Tae Yang “Saçmalamaya başladığına göre gidip kahve yapma zamanın gelmiştir.” Leun mızmızlanarak mutfağa gider, o akşam Song-i’nin hatırladığı çocukluk anılarından bahsederler.

Ertesi sabaha Song-i odasında gözlerini açtığında aşağıdan Leun ve Tae Yang’ın seslerinin geldiğini duyar. Yatağından doğrularak etrafına bakar “Ben hala burada mıyım?” diye düşünür. Odasına göz gezdirdiğinde en son bıraktığı gibi olmadığını düşünür. Ayağa kalkıp her zaman kalkınca giydiği ceketini arar ama bir türlü bulamaz. Sonra durup üzerine bakarak “Ben bunlarla mı uyudum?” der. Etrafta bir gariplik olduğunu hisseder ama ne yapacağını bilmediği için yüzünü yıkayıp aşağı iner. Mutfağa girdiğinde Tae Yang ve Leun’u mutlu bir şekilde kahvaltılarını yaptıklarını görür. Leun onu görün “Günaydın, ben de tam seni uyandırmaya geliyordum. Haydi kahvaltıya.” Song-i çekinerek mutfağa girer ikisinin önünde duru ama oturmaz. İkisi ona bakınca “Şey ben, en son gidecektim ama ne olduğunu anlamıyorum. Hemen toparlanıyorum. Merak etmeyin akşam geldiğinizde burada olmam.” der. Tae Yang ve Leun şaşırarak ona  bakarlar, Tae Yang “Bu da nereden çıktı?” diye sorar. Song-i’de şaşırır, “Sen git demiştin ya?” diye safça sorar. Leun ve Tae Yang’ın kafası iyice karışmıştır. Bir anlık sessizlikten sonra Tae Yang durumu anlar. “Song-i, yoksa sen benim sana babamla anlama yaptığın için  kızdığım günde misin?” Song-i “Bu nasıl bir soru siz o gün de değil misiz?” diye sorunca Leun ve Tae Yang birbirlerine bakıp sesli bir şekilde gülerler. Song-i hiç bir şey anlamadan orada öylece dikilirken ikisi gelir ve Song-i’ye sarılır. Leun “Song-i geri döndün.” diye kıza iyice sarılır. Song-i “Ah ne diyorsunuz hiç bir şey anlamıyorum. Nereye gitmiştim ki?” Tae Yang “Tamam her şeyi anlatıcaz, sakin ol sen geç otur önce.” diyerek kızı sandalye ye oturtur.

Song-i “Yani şimdi ben ameliyat oldum ve kurtuldum öyle mi?”  ve inanamıyormuş gibi alaycı alaycı güler. Leun “Evet, ameliyat oldun ve hafızanı kaybettin. Şimdi de garip bir şekilde kaldığın yerden geri döndün.” der ve kocaman gülümser. Song-i hala inanamayan gözlerle bakınca ayağa kalkıp kızın yanına gider ve elini tutup kafasının arkasında saçlarının arasında ki ameliyat izinin bulunduğu bölgeye getirir. “Bak işte burada” der. Song-i elleyince o bölgede saçların kazınmış olduğunu ve bir iz olduğunu fark eder. Kalkıp aynaya bakmaya gider. Geri döndüğünde şaşkınlıktan çökmüş bir şekilde yerine oturur.  “Ne kadar zaman oldu?” diye sorar. Leun “Hımm iki ay falan.” diye cevap verir. Leun heyecanlanarak Tae Yang’a ” Kim Sun sürpriz yapmak isterken ona sürpriz yapsak süper olur.” diyince Song-i “Kim Sun mu? Ah çıldırcam neler oldu bu iki içerisinde?” Tae Yang bıkkın bir şekilde “Önce tüm hayatını hatırlamıyordu, şimdi iki ayı. Ne beceriksiz kızsın.” diye dalga geçer. Sonra gülerek ekler “Seni çok özlemiştik.” Leun “Hem de nasıl. Sana tüm hayatını hatırlatmaya çalıştığımız düşünülürse, iki ayı hatırlatmak çocuk oyuncağı.” diyerek güler. Tae Yang “Bence de hatta anlatmamıza bile gerek yok. Song-i yani hatırlamayan Song-i senin için bir günlük tutmuştu.” Der ve sonra kendi dediğine güler “Song-i’ler karıştı.” Onlar eğlenirken Song-i iyice kafası karışmış bir halde oturduğu yerde kalır. Daha sonra Leun iş yerini arar ve bugün gelemeyeceğini söyler, Tae Yang  sekreterine haber verir. Leun elinde telefon salona gelirken “Bu gidişle işten kovulmam yakındır.” diyerek oturur. Tae Yang’da kahveler ve Song-i’ye hazırladığı sandviçle gelir ve kıza uzatarak “Al bakalım, sen kahvaltını yaparken biz de neler olduğunu anlatalım.” diye söz başlar.

Song-i büyük bir şaşkınlıkla dinlerken arada söze girip “Şimdi Kim Sun beni affetti mi?” Tae Yang “Öyle görünüyor.” der. Song-i çekinerek “Peki siz beni affettiniz mi? Bu ameliyat işini söylemediğim için ve de…” Tae Yang’a dönerek “… Babanla olanlar yüzünden.” der. Tae Yang “Evet ameliyatı haber vermediğin için kızdık ama önemli olan şuanda iyi ve bizimle olman. Ayrıca o olayda fazla tepki verdi asıl ben özür dilerim.” diyerek kıza bakar. Song-i “Yok, haklıydın. Özür dileyecek bir şey yok.” Leun  “Herkes herkesi affettiğine göre sorun yok.” diye söze girer. Song-i gülerek “Bu hafıza kaybı işi benim açımdan avantajlı oldu sanırım.” diyince hepsi birlikte güler. Leun kalkıp tekrar kıza sarılar “İşte, benim Song-i’m.” der.

En Son Kim Sun’un bugünkü planını anlatırlar ve Song-i’nin aklına bir fikir gelir. Tüm konuşma boyunca Song-i, durup durup “Demek Kim Sun beni affetti ha?” diye sırıtmaktadır. Tae Yang dayanamayarak “Demek ona hala aşıksın.” der. Song-i “Ona aşık olmayı hiç bırakmadım ki… Bir ihtimal ameliyat başarılı olursa, onu bu yüzden terkettiğimi nasıl açıklarım diye düşünüyordum. Gerçi ameliyat için parayı bulamamıştım ama..” diyip bir anda durur ve Tae Yang’a bakarak devam eder “Ameliyat parasını sen mi ödedin?” diye sorar.  Tae Yang “Evet ama sakın ödemeye falan çalışma çünkü daha önce haber verip benden istemediğin için yeterince kızgınım sana, bak yine hatırlattın.” der. Song-i “Bunu kabul edemem, mutlaka ödeyeceğim.” der. Tae Yang “Ben de mutlaka ödetmeyeceğim. Haydi bakalım kim kazanacak görelim.” diyerek güler. Song-i bir şey hatırlamış gibi birden ayağa kalkarak “Annem, anneme söylemeliyiz? Off aklım o kadar karışık ki, kim bilir unuttuğum daha kimler var.” der. Tae Yang “Tamam sakin ol, birazdan yanına gideriz. Önce bir sakinleş, sonra doktora gideceğiz oradan annene uğrarız. ” Leun “Aslında ilk işimiz doktor olmalıydı, geç bile kaldık.” diyince hepsi kalkıp toparlanır ve evden çıkarlar.

Akşama eve döndüklerinde hepsi yorgun düşmüş haldedir. Önce doktora gidip fiziksel hiç bir sorun olmadığının onayı almışlardır. Daha sonra psikologa uğramışlar ve oradan da Song-i’nin annesine geçmişlerdir. Üçü koltuğa yığılınca, Leun “Benim anlamadığım şey, Song-i neden ameliyat gününden sonrasını hatırlamıyor?” diye sabahtan beri aklında olan soruyu sorar. Tae Yang “Doktor dedi ya işte zamanla o hafızası kayıp ettiği dönemde yaşadıklarını da hatırlayacaktık. Zaten hatırlamasa da pek bir şey katbetmez geçmişi hatırlatmaya çalışmaktan başka ne yaptık.” der ve asıl mevzuya değinerek  “Yapacak çok işimiz. Annene bizim evlilik işini açıklamalıyız. Boşanma durumları var. Bir de annemlere Leun’la ilişkimizi açıklayacağım.” diyince Song-i yerinden kalkarak “Ne! Gerçekten mi? Bence en doğru karar.” der ve sırıtarak yerine oturur. “Sürekli kendi sorunlarımı düşünmekten sizi hiç sormadım değil mi?” Leun “Bizimkiler acil değil, nasıl olursa olsun bir şekilde beraberiz ve mutluyuz.” diyerek Tae Yang’ın elini tutar. Tae Yang “Elbette, şimdi sıra beraber olamayanları kavuşturmakta. Sahi saat kaç 9.00’da orada olmalıyız. Ama açlıktan ölmeden biri telefon edip yemek söyleme fedakarlığını göstersin, parmağımı oynatamayacak kadar yorgunum.” diyince Song-i “Benim için yaptıklarınıza karşı, bir yemeğin lafı mı olur.” diyerek telefon eder.  Yemeklerini yiyip dinlenerek kendilerine gelirler.

Song-i yorgunluktan koltukta uyuyakalmıştır. Bu arada Kim Sun, Tae Yang’ı arayıp tekrar nerede buluşacaklarını söylemiştir. Saat 8.30 olunca Leun kızı uyandırır. “Haydi kalk bakalım. İnsan heyecandan uyuyamaz bee, ne uykucusun.” der. Song-i gülerek “Haklısın ama bedenen ve zihnen o kadar yoruldum ki daha fazla dayanamadım.” der va kalkar. Leun “Yine o elbiseyi giy.” diyince Song-i “Hangi elbise?” Leun “O gün ne giydiysen onu.” Song-i “İyi fikir. O günü yeni baştan yaşamalıyız, her şey aynı olmalı.” der ve giyinmeye gider.

Saat 9.00 biraz geçe parka varmışlardır. Song-i arabada heyecandan kalbini tutmuş bir halde oturmaktadır. Tae Yang “Haydi yolu biliyorsun, sana eşlik etmemize gerek yok. ” diyip göz kırpar, Leun “Git ve Kim Sun’u şaşırt. İyi şanslar.” der. Song-i “Size nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum. Umarım ilerde hatırlayacak çok güzel anılar biriktirirsiniz.” der. Tae Yang “İşte bu güzel bir dilek. Sende kötü anıları güzelleriyle değiştirmiş olarak dön.” der. Tae Yang kız inince Kim Sun’u arayarak “Song-i geliyor, şu böceklerini serbest bırakabilirsin.” der. Leun şaşırarak “Ne böceği?” diye sorar.

Song-i o yeri  çok iyi hatırlıyordur, bu yüzden bulmak kolay olmuştur. Yaklaştıkça parlayan ışıkları görür ama ışıklar yer değiştir. Kız şaşırarak ilerler o açıklığa yaklaştıkça onların fener değil ateş böcekleri olduğunu görür. “Ateş böcekleri!” diye çığlık atmasına ramak kala kendine engel olur. Kim Sun ağaçların arasında onu görünce gülümser. “Hoş geldin.” kız da gülerek “Hoş bulduk, burası çok güzel olmuş.” der. Kim Sun “Teşekkürler, peki sana bir şey hatırlattı mı?” diye sorar. Song-i başını hayır anlamında iki yana sallayarak “Malesef.” der. Kim Sun “Tamam sorun değil, ne olursa olsun bunu yapacağım.” der ve cebinden küçük bir kutu çıkarır. Derin bir nefes alarak konuşmaya başlar “Song-i, sana aramızda geçenlerin hepsini anlattım. Tabi ki bu an hariç, bundan yaklaşık 3 yıl önce seni buraya çağırmıştım. İşler planlandığı gibi gitmemişti o yüzden şimdi  tekrar deneyeceğim.”  der  ve kararlılıkla kıza doğru yaklaşır. “O zamanlar seni çok ama çok sevdiğimi düşünüyordum. Ama şimdi düşününce  sandığımdan daha çok sevdiğimi anladım. Aradan ne kadar yıl geçtiğinin, senin beni terk ettiğinin, başka biriyle evlendiğinin, hasta olduğunu bana söylemediğinin hiç bir önemi olmayacak bir derecede seviyorum. Bana ne yaparsan yap, ne kadar üzülürsem üzüleyim, yinede seni seveceğimi anladım.” diyip kendi kendine gülerek “Sen bana ne yaptın bilmiyorum ama artık sensiz yaşayamam.” Kafasını kaldırıp kıza baktığında Kim Sun’un gözleri dolmuştur ama şaşırdığı bir şey varsa oda Song-i’nin ağlamasıdır. Kararlığını bozmadan sözlerine devam ederek “Sensiz yaşayamayacak olan bu adama hayat verip benim yanımda kalır mısın? Benimle evlenir misin?” diye sorar. Song-i gözyaşlarını silerek “Bu sefer ateş böcekleri var öyleyse evet diyebilirim.” der ve göz yaşları içinde gülümser.  Kim Sun bir an şaşırıp kalır. elleriyle etraflarında uçuşan ateş böceklerini göstererek “Hatırlıyor musun?” Song-i hala durmayan gözyaşlarını silerek “Evet.” der. Kim Sun “Her şeyi mi?” Song-i başını sallamakla yetinir.  Kim Sun ne yapacağını bilmeden etrafta dolanır, birden durup “Sen biraz önce evlilik teklifime evet mi dedin?” diye sorar. Song-i “Hala geçerliyse, evet.” diyip ondan gelecek tepkiyi merakla bekler.  Kim Sun “Sen şimdi her şeyi hatırlıyorsun ve bana evet dedin.” Song-i başını sallayıp gülümser.  Kim Sun yüzünde kocaman gülümsemeyle kızın yanına gelir ve daha fazla dayanamayarak öper. “Üzgünüm bunun için çok beklemiştim.” der ve tekrar öpmeye devam eder. Kim Sun hala olanlara inanamaz, kızın yüzünü ellerinin içine alarak “Şimdi sen iyileştin, her şeyi hatırlıyorsun ve evlenme teklifimi kabul ettin, değil mi?” Song-i “İstersen tekrar söyleyebilirim. Evet, evet ,evet. ” der çocuğun dudağına öpücük kondurur. Kim Sun kıza sıkıca sarılarak “Bu anı 3 yıl önce hayal etmiştim ama olsun, şimdi de kabul.” der. Song-i “Sen beni affettin mi?” diye sorar. Kim Sun kıza sarılmayı bırakarak “Onlar için daha sonra sana kızacağım ama şuan her şeyi affettim.” der ve tekrar sarılır. Song-i “Sun, hani beni sandığından çok sevdiğini şimdi fark ettin ya?”  Kim Sun “Evet.” Song-i “Ben onu 3 yıl önce fark etmiştim, işte bu yüzden sakladım.” der.  Kim Sun, kıza sıkı sıkı sarılır, Song-i de çocuğun kulağına fısıltıyla:

“Seni çok sevdim, seviyorum ve hep seveceğim.”

~SON~

Bir hikayenin daha sonuna geldik, yeni hikayelerle buluşmak üzere diye devam etmek isterdim ama yakın zamanda yeni bir hikaye haberi gözükmüyor^^ Öncelikle bölümler arasını çok uzattığım ve sizi beklettiğim için hikayenin tüm takipçilerinden özür dilerim. Çoğunlukla okulsal sebepler ve bazen de çıkan aksilikler yüzünden bölümler arasını uzun tutmak zorunda kaldım. Eminim aklınız, hayalinizde daha farklı sonlar vardı ama baştan beri aklımda olan bu şekildeydi ve ondan vazgeçmek istemedim.Umarım içine sinen bir son olmuştur. 14 bölümdür takip eden, okuyan, yorumlayan, yorumlamayan herkese çok ama çok teşekkür ederim.

Hikaye yazmaya başlamam da bana destek olan, vazgeçtiğim anlarda sözleriyle beni cesaretlendiren devam etmemi sağlayan, fotoğraf olsun şarkı olsun ne istediysem yardımcı olan kuzularım, pandalarım  Kimbapsushi  ve  SerMin ‘e  çok ama çok teşekkür ediyorum.

Bir özel teşekkürde, en başından beri yorumlarıyla bana destek olan,  bölümleri yazmam için bana gaz veren, hikayemi beğendiğini söyleyerek bana cesaret veren ve sona kadar gelmemde katkıda bulunan tarih84‘e gidiyor. Kendisine destekleri ve yorumları için çok ama çok teşekkür ediyorum. Ayrıca normalde hikaye okumayan ve tarih84’ün tavsiyesiyle Bir Kar Tanesi Ol’a başlayan ve her konuşmamızda beğendiğini söyleyerek bana destek olan  la fea ‘ya da kocaman teşekkürler. Twitterda n bana yeni bölümü hatırlatarak, yazma sürecimi hızlandıran ve yorumlarıyla yalnız bırakmayan OhYoonJoo’ya   çok teşekkür ediyorum.

Yorum yapan, yapmayan her okucuyu benim için çok değerli, kendi vaktinizi ayırıp hikayemi okuduğunuz için çok teşekkür ediyorum, umarım içinize sinen bir şekilde bitmiştir. Ayrıca kendi vakitlerinden biraz daha ayırıp yorum yapan tüm arkadaşlara; winpohu ‘ca,  evisirtinda,  bures_mi,  Ecthelion, mydestiny,  ajax02,  nomuyeppuda,  hikaruivy,  kohnah, akira,  Arzu,  guneykore,  BuSe,  Yukihanam,  seyma,  elif Henecia(@elif_khj) ,  leeminho,  mervy, Tuğçe Tekeli,  korearzu, elifmavis,  masalevi’ ne teşekkürlerimi sunuyorum ve ellerine sağlık diyorum. ( Unuttuklarım varsa çok özür diliyorum.)

~Mutlu sonlar, sizlerle olsun.~

^^Hoşçakalın^^